assume |
farz etmek, varsaymak, zannetmek |
|
attain |
ulaşmak, erişmek |
|
attractive |
çekici, baş döndürücü, hoş |
|
audit |
teftiş etmek, denetim yapmak, denetim |
|
aware |
bilinçli, farkında |
|
boastful |
kendini beğenmiş, kibirli, gururlu |
|
carry out |
tamamlamak, yerine getirmek |
|
catch on |
gündeme gelmek, popüler olmak |
|
circumstance |
durum, hal, vaziyet, ahval |
|
cohesion |
bütünlük, yapışma, yapışıklık, bağlılık |
|
coincidence |
tesadüf, rastlantı |
|
come apart |
parçalanmak, parçalara ayrılmak |
|
come up with |
öne sürmek, fikir ortaya atmak |
|
commodity |
mal, eşya, ticari mal |
|
commonplace |
olağan, alışılmış, her zamanki, normal |
|
compel |
(birisini birşeyi yapmaya) zorlamak, mecbur etmek, zorunda bırakmak |
|
complacently |
rehavet içinde |
|
completely |
tamamen, bütünüyle, tam anlamıyla |
|
compliance |
riayet, uygunluk, uyum |
|
comprehensive |
kapsamlı, etraflı, geniş |
|